Meşe Ağacının Altında 35.Bölüm

Maxi Sakın Uyuma

Bölüm 35: Maxi Sakın Uyuma

Riftan sağ elini sabunla köpürttü ve dairesel hareketlerle göğsünü hafifçe ovuşturdu. Aslında çok hoş bir histi ama Maxi alçakgönüllülükten geri çekildi. Ancak bu, Riftan’ın elinin kaymasını engellemedi.

Maxi onun sağ kalçasını sıktığını hissedince gözlerini kapadı. Omuzlarına kadar dökülen, sarmaşık gibi dolanan uzun saçları dikkatlice yıkarken, Riftan da vücudunda sabun köpürtmeye ve kaslarına masaj yapmaya devam etti. Yavaş yavaş, gergin ve ağrıyan vücudu gevşemeye başladı.

“Saçımı da yıka.”

Dedi kafasındaki köpüğü durularken. Maxi’nin yorgun gözleri yarı kapalıydı ve cevap vermeyince Riftan Kastilya* Sabununu alıp saçlarına sürmeye başladı. Kızın uzanıp saç derisine masaj yapmasını kolaylaştırmak için başını eğdi. Max yaklaştıkça, sıcak nefesinin yüzüne çarptığını hissetti.

*Obi ile bir yeni bilgi köşesinde bugün efem Kastilya Sabunu var. Pekisi nedir bu sabun… hayvansal yağlar ve sentetik maddeler içermeyen ve çok yönlü, biyolojik olarak parçalanabilen bitkisel yağ bazlı bir sabun imiş. Bu doğal toksik olmayan, biyolojik olarak parçalanabilen sabun, kalıp veya sıvı formda mevcut imiş ayrıca. Bebek hijyeninde, ev temizliğinde ve el ve vücut temizliğinde kullanılabiliyormuş. Evet köşemiz sona erdi bizi okuduğunuz için tişkir ederim…

Biraz utanan Maxi, çekingen hareketlerle saçlarını yıkamaya başladı. Riftan diliyle köprücük kemiğindeki su damlacıklarını yavaşça yalayarak ilerledi. Maxi aniden bahçeye çıkıp babasının büyük av köpeğiyle oynadığı çocukluğuna geri döndü.

Şimdi Riftan’ı yıkamak, babasının yüzünü yalayan köpeğini yıkamak gibi çok tanıdık bir deneyimdi.

Oberon: Tüm romantizm gitti. Ben hala Maxi’den ümidi kesmemiş gariban olarak devam ediyoruz…

“Gözlerime sabun kaçtı.”

Riftan şikayet ederek yüzündeki sabunu elleriyle ovuşturdu. Maxi bu hareketine neredeyse gülecekti. Onu neredeyse sevimli bulmuştu…

Kepçeye su doldurmaya devam etti ve o raftaki su ısıtıcısını alıp küvete biraz daha sıcak su dökerken saçındaki köpüğü duruladı. Sıcak banyoda geçen her dakika, Maxi’nin aşırı çalışan kaslarını daha da uyuşuk hissettiriyordu. Uyuklamaya başladığını hissedebiliyordu ve çok geçmeden omuzları suya daha da battı. Uyuşukluk içinde olan Maxi, vücudunda dolaşan ellerden hem beklenti hem de gerginlik hissedebiliyordu.

İyi hissettirdiğini inkar edemezdi.

“Maxi.”

Kulaklarında, bir kedinin memnun mırıltısı gibi tembel bir inilti duydu. Onun uyuşuk vücudunu gören Riftan, başını onun göğsüne dayadı. Vücudunda gıdıklayan ama yakıcı bir his hissederek, ona da yaslandı, atan kalbi kulaklarına sakin bir ninni gibi geliyordu. Sesi dinlerken göz kapaklarının ağırlaştığını hissetti.

“Maxi… Uyuyor musun?” dedi Riftan, kızı kollarında hareketsiz görünce.

“…”

“Hey, hey…”

“…”

“Yok canım? Yine mi uyudun?”

Maxi küvetten çıkarıldığını zar zor hissetti. Soğuk hava ıslak vücuduna çarptığında bilinçsizce titredi. Maxi birinin ıslak saçlarını ve vücudunu kuruttuğunu ve ardından onu ılık, hafif kokulu bir battaniyeyle örttüğünü hissetti. Yanmaya devam eden ateşin rahatlatıcı sıcaklığını hissedebiliyordu.

Hatırladığı son şey, Riftan’ın vücudunu okşama hevesiydi.

***

Maxi aniden kıpırdandı, soğuğu hissetti ve soğuk ve nemli saçları ile uyandı. Soğuk hava onu sararken, gözlerini ovuşturarak vücudunu yataktan güçlükle kaldırabildi. Maxi, kaşmir battaniyenin zar zor örttüğü çıplak vücuduna baktı. Bir an için dün gece ya da sabahın erken saatlerinde ne olduğunu hatırlayamadı.

“Tabi ki Anatol’a dün geldik…”

Maxi, Riftan’la banyo yaparken, yeni evinin nasıl olduğunu merak ederek etrafa bakındıktan sonra geçen yorgunluktan uyuyakaldığını hatırladı.

Ancak oda boştu, geniş yatakta onun için saklanmıştı.

Ama sonra sadece küllerin kaldığı şöminenin yanında Riftan’ın cübbesini gördü. Maxi oturdu ve çabucak pencerenin yanındaki rafta katlanmış bir önlük gibi görünen bir kıyafet değişikliğini fark etti. Çarşafı vücuduna sardı ve yataktan kalktı ve parmak uçlarında yükseldi, yüksek rafa ulaşmaya çalışırken, aniden kapı çaldı.

“Evet? Evet?!”

Max kendine bile tuhaf gelen kendinden emin bir sesle cevap verdi. Kapının diğer tarafından yumuşak bir ses cevap verdi.

“Rahatsız ettiğim için üzgünüm hanımefendi. Biraz yakacak odun eklemem gerekiyor…”

“Oo elbette. Ben… ben uyanığım. G-girebilirsin.”

Onaylaması üzerine, uzun boylu ve zayıf bir hizmetçi kapıyı açtı ve içeri girdi. Genç bir kız olmamasına rağmen, içinden o gençlik ve özgüven karışımı sızıyordu. Max onun otuz yaşlarında olduğunu tahmin etti.

“Ben Rudys Ain, hizmetinizdeyim hanımefendi.”

“Ma-maximilian Cal-calypse. Ben-Tanıştığıma memnun oldum.”

Maxi kekelerken bile hizmetçi kibarca cevap verdi ve sakince, “Dün çok geç geldiğinizi ve akşam yemeğini yiyemediğinizi duydum. Yemek hazırlamamı ister misin?”

Maxi o an aç olduğunu fark bile edemezdi. Gözlerinin önünde her şey çok hızlı olmuştu.

Şu anki uygun olmayan giyim durumunu hatırlayan Maxi aceleyle, “Ondan önce giyinmem gerekiyor,” dedi.

“Lütfen bir dakika bekleyin hanımefendi. Üzerini değiştirmenize yardım edeceğim,” dedi hizmetçi aniden.

 

Meşe Ağacının Altında

Meşe Ağacının Altında

Under the Oak Tree
Seviye: Ongoing Tür: Yazar: Çizer: Yayınlanma tarihi: 2017 Orjinal dil: İngilizce
Bir dükün kızı, kekeme Maximilian, babasının zorlamasıyla düşük statülü
bir şövalyeyle evlendi.

İlk gecelerinden sonra kocası tek kelime bir şey söylemeden bir keşif 
gezisine çıktı.

Üç yıl sonra döndüğünde ise tüm kıtada ünlü bir şövalyeydi.

Peki şimdi neler olacak?

Maximilian dönüşünde onunla nasıl yüzleşecek?

Ya da Max sonunda kocasını sevecek mi?

Peki ya Rİftan bu sevgiye layık mı?

Daha da önemlisi kötü babasının hakimiyetinden sonunda kurtulabilecek mi?

NEDEN HEP BİRLİKTE ÖĞRENMİYORUZ???

Yorumlar

Ayarlar

Karanlık Modla Çalışmıyor.
Sıfırla