Meşe Ağacının Altında 20.Bölüm

Garip Bir Adamın Hassas Dokunuşu (2)

Bölüm 20: Garip Bir Adamın Hassas Dokunuşu (2)

“Evet. Sabah. Gözlerini açmanı beklerken öleceğimi sandım.”

Riftan bunu söylerken dudaklarını kadının göz kapaklarına bastırdı, bu garip dokunuş Maxi’yi ürküttü.Bu tepki üzerine adam sırıttı ve dudaklarını daha hararetli bir şekilde kadının yüzünde, kulaklarında ve boynunda gezdirmeye başladı ve öpücüklerini bir kelebeğin dokunuşu gibi sürdürdü. Maxi refleks olarak utanarak yüzünü uzaklaştırdı.

“Ya, ya, yapma…Oh, ş-şimdi dur ve giyin…”

“Hayır. Bütün gece ne kadar bekledim biliyor musun?”

Adam homurdandı ve kadının küçük elini dudaklarına götürdü. Nemli dili, ince parmakları yalarken hala sönmeyen duyularını harekete geçirdi. Nabzının sesini kulağında davulun sesi gibi duyabiliyordu. Kadının ince parmağını ağzının daha derine yerleştirdi ve yavaşça emdi.

Maxi elinin bu kadar hassas bir bölge olabileceğini hiç düşünmemişti.

“Gerçekten, her böyle kızardığında nasıl hissettiğimi bilseydin, bana o bakışı göstermezdin, değil mi?”

Riftan, Maxi’nin parmak uçlarını ısırarak mırıldandı. Daha fazla dayanamayan Maxi,elini çekip battaniyenin altına sakladı. Sonra kaşlarını çattı ve çarşafı yuvarladı. Çığlık attı ve bir daireye kıvrıldı.

“Neden saklıyorsun?”

“Ah, sabah oldu! Çok parlak…”

“Öyleyse göster bana. Vücudunu ışıkta görmek istiyorum.”

Adam kadının bacaklarını çekti ve Maxi şaşkınlıkla ağlamaya başladı. Daha dün babasının şatosunda yerde titrerken, şimdi güpegündüz bir adamla yatakta çıplak yatıyor olması çok gerçek dışı görünüyordu.

Kadının düşüncelerini duymayan Riftan, omuzlarını, göğsünü, belini ve yanlarını nazikçe okşarken, eli doğal olarak onun uyluklarının arasına yerleşti. Dün gece bu harekete aşina olduğu için parmakları onun ıslak yerine yerleşti.

“Maxi, dün… fena değildi, değil mi?”

“Riftan…”

“Hayır… iyi hissettirdi, değil mi?”

Maxi ölse bile onun bu sözlerine cevap veremezdi. Bu arada adamın parmakları ustaca kızın gizli yerinde hareket etmeye başladı.

“Ben… seni ölümüne sevdim. Üç yıl önce,intikam için değil, seninle birlikte olmak istedim. O yataktan kalkmanın ne kadar zor olduğunu bilemezsin. Tabii ki ortadan kaybolmamı isterdin ama…”

Böyle beklenmedik bir söz üzerine Maxi tüm utancını unuttu ve gözlerini kocaman açtı. Adam ağzını kadının köprücük kemiğinin altına yerleştirdi ve kadın teninde adamın gülümsediğini hissetti.

“Şimdikiyle aynı. Yapamam… Sensiz duramam. Sevmesen bile… ağlasan bile…”

Parmağını derine daldırdı ve kadının tenini hafifçe ısırdı. Max refleks olarak bacaklarıyla onu sıkmaya başladı. Bu hareket dudaklarından heyecanlı bir inilti kaçmasına neden oldu.

“Benim gibi bir adamın karısı olduğun için kötü şansını suçla.”

Bununla ne demek istedi? Bununla karşılaştırıldığında, onun tarafından birçok yönden talihsiz durumdaydı. Babası, evliliğinde yerinin kolayca doldurulabilir biri olduğunu ima edecek kadar ileri bile gitmişti.

Ama neden böyle hissediyordu? Midesindeki sıcaklık dikkatini çekerken, zayıf soru kısa sürede kayboldu.

Kadın içinde agresif bir şekilde hareket eden parmaklara karşı sıkılaştı. Adamın ateşli bakışları kadının tüm vücudunu taradı ve Maxi gözlerini onun güçlü bakışlarından alamıyordu. Riftan parmağını içinden çıkarttı ve bir anda kendini kadının en derinlerine itti.

“Ah…!”

“Kesinlikle… ölüyorum.”

Riftan boğuk, boğuk bir inilti çıkardı ve kulak memesinin alt kısmını nazikçe ısırdı. Bir tazı tarafından yakalanmış gibi hissederek, onun taşlı omuzlarını sıkıca kavradı. Uyluklarının ikisini de kavrayarak, onları neredeyse acıtacak kadar açtı ve yavaşça hareket etmeye başladı.

Max yüzünü yastığa gömdü ve nefesini düzenledi. Yavaş, düzenli bir akış gibi, hareketler giderek güçlendi. Uzun süredir üzerinde hareket eden Riftan, zirveye ulaştığında onun üzerine ağır bir şekilde düştü. Başının üstünden gelen uzun, boğuk nefesin aksine kısa bir nefes aldı.

“Birkaç gün böyle kalmak istiyorum.”

“B-bu ağır…”

Paniklenmiş bir yüzle mırıldandı. Bu gidişle, adamın ağırlığı üzerindeyken günlerce ayağa kalkabileceğini sanmıyordu. Cevap olarak adam acı bir şekilde kulağını ısırdı.

“Ah, bu acıtıyor…”

“Sevmediğini söylediğin için aslında iyi hissettiriyor.”

Kızaran kulak memesini tekrar ısırdı ve diliyle yaladı. Max geri çekildi ve onun boynundan uzaklaştı.

“Riftan…!”

“Gerçekten iyi hissettiriyor. O kertenkele olmasaydı böyle kalabilirdim. Olmasaydı, şimdiye kadar bir ya da iki çocuğumuz olurdu, değil mi?”

“Ah, y-yapma, yapma…!”

Riftan onun kulaklarıyla oynamaya devam etti ve sanki Max’in söylediği hiçbir şeyi duyamıyormuş gibi sıcak vücudunu onun vücuduna sürttü. Bu arada, görünüşte hiç bitmeyen “yatak görevi” yüzünden bitkin düşmüştü. Ama yine de kadının bacaklarının arasında dururken çokta yorulmamış gibi görünüyordu.

Max neredeyse gözyaşlarına boğulmak üzereydi. Bayılacakken aniden hareket etmeyi bıraktı. Çünkü o sırada biri kapıya vurdu.

Oberon: Bölümde o kadar çok sex vardı ki ingilizcem level atladı resmen. Neyse hata varsa yorumlara yazarsanız düzeltmeye çalışırım. Yoksa her şey yolundaymışcasına diğer bölüme gidiyorum .Ah bu arada uzun zamandır bölüm atmama nedenim okunmaya göre yorum sayısının az olması ve sınavlarım. Tabi ki yorum artarsa… Ne derler bilirsiniz sen yorumu at obi bölümü…

liebe

Meşe Ağacının Altında

Meşe Ağacının Altında

Under the Oak Tree
Seviye: Ongoing Tür: Yazar: Çizer: Yayınlanma tarihi: 2017 Orjinal dil: İngilizce
Bir dükün kızı, kekeme Maximilian, babasının zorlamasıyla düşük statülü
bir şövalyeyle evlendi.

İlk gecelerinden sonra kocası tek kelime bir şey söylemeden bir keşif 
gezisine çıktı.

Üç yıl sonra döndüğünde ise tüm kıtada ünlü bir şövalyeydi.

Peki şimdi neler olacak?

Maximilian dönüşünde onunla nasıl yüzleşecek?

Ya da Max sonunda kocasını sevecek mi?

Peki ya Rİftan bu sevgiye layık mı?

Daha da önemlisi kötü babasının hakimiyetinden sonunda kurtulabilecek mi?

NEDEN HEP BİRLİKTE ÖĞRENMİYORUZ???

Yorumlar

Ayarlar

Karanlık Modla Çalışmıyor.
Sıfırla