Meşe Ağacının Altında 17.Bölüm

Ona Olan Hayranlık (1)

Bölüm 17-Ona Olan Hayranlık (1)

UYARI: İngiliz çevirmen hala +18 sahnelerin başlamadığını iddia etse de bu bölüm +18’dir. Okurken etrafta kimse olmadığından ve yakalanmayacağınızdan emin olarak okuyunuz.

“Güzel.”

Riftan onun suratına baktı ve nefes kesici bir sesle fısıldadı. Bu bile onun etkisini itiraf edemeyeceği kadar değiştirdi. İncelmiş keskin gözleri, hafifçe bükülmüş olan sert dudakları, yumuşak bir şekilde gevşemişti ve bu onu masum bir çocuk gibi gösteriyordu.

Biçimli dudaklarını onun kendi dudaklarının üzerinde gezdirdi ve parmaklarını flüt çalan bir ozan gibi nazikçe dokundurdu. Yankılanan ıslak sesler Max’in kulaklarını bile kızarttı. Ve garip bir his vücuduna yayılmaya başladı ve ayak parmaklarını kıvırdı. Bilinçsizce adamın ellerinden kurtulmak için onu itmeye çalıştı.

“Ah!”

Max’in ayak parmaklarının altından çıkan kıvılcımlar vücuduna yayılırken kendisini uçuyormuş gibi hissettirdi. Riftan’ın kalın göğsü kahkahalarla sarsılırken Max umutsuzca omzuna sarıldı.

“Bu yere dokunduğumda iyi hissediyorsun, değil mi?”

“Oh hayır. ben, ben…”

Aniden panikle sarsıldı. Sesi o kadar tuhaftı ki, kendi sesi olduğunu düşünemiyordu bile. Kalbi çılgınca atıyor ve uzuvlarının zayıfladığına dair alışılmadık, yoğun bir hisle sarsılıyordu, Max dudaklarını onun omzuna gömdü ve delici bir iniltiyi umutsuzca yutkundu. Adam ona ısrarla eziyet ederken, vücudunun içindeki ısı arttı ve kontrolünün ötesinde kabardı. Max nefesini tuttu ve adamın altında büküldü; midesi eriyormuş gibi hissetti.

“D-dur… oh!”

“Her şey yolunda. Sadece hissetmeye devam et.”

Tereddüt etmeden işkenceye(!) devam etti. Hisset? Ne yapıyorsun? Max’in dudakları şaşkınlıkla titredi. Ama adamın elleri sadece daha hızlı ve daha hızlı hareket etti. Çok geçmeden aşağıdan bir şey köpürdü ve şiddetle patladı. Elektrik çarpması hissi, saçlarını diken diken edecek kadar çığlık atmasına neden oldu. Kaçmaya çalışırken, sallanan vücuduna sarıldı.

Max çaresizce titredi ve terden ıslanmış alnını onun boynuna sürttü. Vücudu bilincinin ötesinde hareket ediyor ve bacakları titriyordu. Kalp atışlarını hissedebiliyor, hatta duyabiliyordu. Riftan sadece şiddetli bir nefes aldı.

“Lanet olsun, sadece bunu düşündüm. Sana dokunuyordum ve sen her zaman yanımdaydın… Bunu sadece o cehennem gibi yerden kurtulmak için düşündüm.”

Dudaklarını büzdü ve kadının hâlâ bulutlarda titrediği yeri yeniden uyarmaya başladı. Kadın hıçkıra hıçkıra ağlayıp, başını çılgınca salladı. Ama adamdan kaçamadı.

Adam, kadının kulak memelerinin izini sürdü ve parmağını ıslak girişine itti, hassas kaslar yabancı maddenin girmesiyle kasıldı. Kulaklarının etrafında gezinen dudaklarından anında alçak bir inilti çıktı.

“Burası ne kadar yumuşak biliyor musun? Ne kadar sıcak?”

Adamın sesi yavaş yavaş bir mırıltıya dönüştü, parmakları ıstırap verecek kadar yavaş bir şekilde dışarı çıktı ve tekrar derinlerine iterek onu tamamen doldurdu. Biraz acı ve rahatsız edici bir his olsa da hatırladığı kadar acıtmamıştı.

O gün olanları kafasında fazla abarttığı için mi hatırlamıştı? Yumuşak, sıcak ve yoğun hislerin karışımını hiçbir zaman birlikte yaşamamıştılar. Kafası puslu bir şekilde düşünürken, Riftan nemli eti başparmağıyla nazikçe okşadı. Parmaklarını onun derinliklerinde gezdirdi ve dudaklarını ensesinde gezdirdi.

Max, sanki başka bir dünyaya düşmüş gibi tuhaf olan duygulara alışmak için mücadele etti. Dün sadece, ona dokunmasına izin verdiğinde bile çok korkmuş ve garipti. Şu an ise her şey oldukça gerçek dışıydı.

Yine de, neden bu konuda kendini kötü hissetmiyordu?

“Biraz daha rahatla…”

“Ah, acıyor…”

“Beni dinlemelisin. Böyle yaparsan içeri girdiğimde canın yanmaz.”

İçeri girdiğimde. Sözleri karşısında şok olsa da, adamın yavaş hareket eden parmakları onu okşamaya devam ediyordu. Kadın bacaklarını birbirine bastırdı ve omzunda derin bir nefes aldı. Ama Riftan sadece tutkuyla fısıldadı, dinlenmeden onun şakaklarını, alnını ve göz kapaklarını öpmeye devam etti.

“Sana nasıl olduğunu göstereceğim… Sadece biraz rahatla.”

Max kafa karışıklığı içinde başını salladı ve o parmaklarını daha derine iterken bilinçsizce başının arkasını kavradı. Göz kapakları titrerken kısık bir inilti çıkardı.

“Ben, yapamam. Bilmiyorum…”

“Uzun bir nefes al, nefes al… rahatla ve bırak.”

Onun dediği gibi nefesini verdi. Sonra vücudunun nihayet yavaşça gevşediğini hissetti. Adam nazik vuruşlarını yavaşlattı, bu sırada dudaklarını kadının yanaklarına bastırarak ona iyi olduğunu söyledi.

“Bu sefer tüm gücünle yavaşça sıkmalısın.”

Sıcak duvarlarının bir kısmına parmağını bastırdı ve sanki ona nerede olduğunu söylemeye çalışıyormuş gibi ovuşturdu. Max istemeden poposunu kıvırdı ve parmaklarını sıktı. Adam neşeyle gülümsedi.

“Çıldıracağım. Hayır. Harika gidiyorsun. Tekrar rahatlamaya çalış… Evet, böyle.”

Adamın kendisine öğrettiği gibi nefes almaya devam etti ve rahatladı, o içeri girip çıktığında, sanki onu tutuyormuş gibi onu sıkıştırdı.

“Beni deli ediyor…”

Öğretilen garip egzersizi yaparken söylediği hiçbir şey kulağına gitmedi. Her saniye vücudunun içinden sıcak bir sıcaklık yükseliyordu. Yavaş bir dalga gibi geldi ama çarpışma şiddetli oldu. Max’in bacakları titriyordu, sırtı kavisliydi ve sonra ikinci kez içinde bir şeyin patladığını hissetti.

 

Meşe Ağacının Altında

Meşe Ağacının Altında

Under the Oak Tree
Seviye: Ongoing Tür: Çizer: Yayınlanma tarihi: 2017 Orjinal dil: İngilizce
Bir dükün kızı, kekeme Maximilian, babasının zorlamasıyla düşük statülü
bir şövalyeyle evlendi.

İlk gecelerinden sonra kocası tek kelime bir şey söylemeden bir keşif 
gezisine çıktı.

Üç yıl sonra döndüğünde ise tüm kıtada ünlü bir şövalyeydi.

Peki şimdi neler olacak?

Maximilian dönüşünde onunla nasıl yüzleşecek?

Ya da Max sonunda kocasını sevecek mi?

Peki ya Rİftan bu sevgiye layık mı?

Daha da önemlisi kötü babasının hakimiyetinden sonunda kurtulabilecek mi?

NEDEN HEP BİRLİKTE ÖĞRENMİYORUZ???

Yorumlar

Ayarlar

Karanlık Modla Çalışmıyor.
Sıfırla