Like a flower 29.Bölüm

Like a Flower 29.Bölüm

Önceki bölüm

Nian zhen, Ruhuna büyük bir zarar vermişti. Fei Yue gittikten hemen sonra bayılmıştı.

Nian Hai, oğlunu kanlar içinde baygın bulduğunda endişeli bir şekilde ona koştu.

Tam da o sırada….
.
.
.
.
.
.
.
.
Ruan Ji Lijuan, Nian Hai’yi durdurdu. Boyu uzamıştı. 25 cm’den 39 cm’e kadar çıkmıştı. Aynı şekilde gücü de artmıştı. Artık çok daha güçlüydü. Hapların tamamını sindirmemişti. Çok fazla hap yemişti ve onları yavaş yavaş sindirmeyi planlıyordu.

Ruan Ji Lijuan, kanlar içinde ki Nian Zhen’e baktıktan sonra konuştu.

-O bir salak değil mi?

Nian Hai, gözlerini Ruan ji Lijuan’a dikti ve bir süre sessiz kaldıktan sonra konuştu.

-Haklısın. Yaptıklarının cezasını çekmeli. Fakat şu anda değil. Yaralı bir halde.

Ruan Ji Lijuan, soğuk gülümsemesini bozmadan konuştu.

-Kendi ruhunu yaraladı. Burada ki hiçbir hap onu iyileştiremez. Beyaz şehire gitmesi gerekiyor.

Nian Hai, yatakta ki oğluna üzgünce baktıktan sonra konuştu.

-Bu halde nereye gidebilir?! Onu iyileştirmenin bir yolunu bulacağım.

Ruan Ji Lijuan, gözlerini Nian Hai’ye dikti ve konuştu.

-O senin oğlun değil. Yine de ona yardım ediyorsun. Oldukça safsın.

Nian Hai’nin yüzünde yarım ve acılı bir gülümseme oluştu.

-Haklısın, biliyorum. Fakat bunun bir önemi yok. Şu an da onun damarlarından akan kan, bana ait. Bu da benim oğlum yapar. Onun annesi hakkında bir şey biliyor musun?

Ruan Ji Lijuan, gözlerini kapattı ve derin ve yorgun bir şekilde iç çektikten sonra konuştu.

-Evet biliyorum. Fakat o bilmiyor. Gerçek oğluna da söylememiştin.

Nian Hai, aklına gelen güzel bir kadın görüntüsü ile gülümsedi. Gözlerinde hüzün ve özlem vardı. Eşini çok sevmişti.

-Onun nerede olduğunu da biliyor musun?

Ruan Ji Lijuan, bir kahkaha attıktan sonra konuştu.

-Hahahahha….İyi biliyorum. Sen gerçekten de safsın! Hala o kadını düşünüyorsun. Kötü bir eş ve kötü bir evlat. Sen, lanetlenmişsin.

Nian Hai’nin yüzünde acılı bir ifade belirdi.

-Belki de haklısın. Annesi ile bir gün elbette karşılaşacak. O zaman senden bir iyilik isteyebilir miyim?

Ruan Ji Lijuan, tereddüt bile etmeden keskin bir dille konuştu.

-Hayır. Ona yardım etmeyeceğim.

Nian Hai’nin gözleri parıldadı ve alaycı bir sesle konuştu.

-Ben, odaya girmeseydim ona zaten yardım edecektin değil mi?! Çok yumuşak kalplisin.

Ruan Ji Lijuan’ın yüzünde acılı bir gülümseme belirdi.

-Belki de haklısın. İsmim de ki yumuşak karakterine sahibim. Bu benim için bir lanet oldu. Onu tamamen iyileştirmeyeceğim. Benim çektiğim acıyı yaşamadı daha. Bunu yaşamasını istiyorum. Yavaş ve yavaş…

Nian Hai, bir iç çektikten sonra konuştu.

-Bu kesinlikle kötü olacak. Fakat, hak ettiğini düşünüyorum. Sen yine de ona fazla kötü davranma. Onun sana aşık olduğunu biliyor muydun?

Ruan Ji Lijuan, sanki komik bir şey duymuş gibi güldü.

-Hahahahah…Güzel şakaydı. O, bana aşık felan değil. Daha olmadı. Fakat olacak!

Nian Hai, gözlerini kapattı ve kendi düşüncelerine daldı. Bir süre sonra konuştu.

-Yapacağın şeylerden pişmanlık duyabilirsin. Bunu iyi düşün.

Ruan Ji Lijuan, gözlerini Nian zhen’den ayırmadan konuştu.

-Bunu çok fazla düşündüm. Pişmanlık duysam bile bunu yaşayacak. Sen de pişman olmadın mı?! Sevgilin seni terk ederken arkasından gitmedin. Bu senin en büyük pişmanlığındı.

Nian Hai, gözlerini açtı. Bu konuşmadan rahatsız olmuştu. Arkasını döndü ve odadan ayrılmadan önce konuştu.

-Benim, pişmanlığım ben de kalsın. Zhen’er’i sana bırakıyorum. Ona iyi bak.

Ruan Ji Lijuan, fısıltıya yakın bir sesle mırıldandı.

-Ona, çok iyi bakacağım.

Ruan Ji Lijuan, Nian Hai gittikten sonra kafasından bir çiçek çıkarttı. Ondan bir yaprak koparttı ve dolan gözlerine aldırmadan eliyle yaprağı ezdi ve Nian zhen’in ağzına suyunu sıktı.

Bu bir damla su, Nian zhen’in ruhunun çeyreğini tamamen iyileştirdi. Bu halde bıraksaydı, bir sakat haline gelebilirdi. Bu şekilde bırakmak istemiyordu. Daha hiçbir şey yaşatmadan bırakmayacaktı.
.
.
.
Fei ailesi heybetli bir şekilde gelmişti fakat korku içinde aceleyle kaçmışlardı. Kırmızı Bulut Şehrinde ki tüm insanlar şaşırmıştı. Kimse böyle bir şey beklemiyordu. Herkes kaos için hazırlanıyordu ama sonunda hiçbir şey olmamıştı.

-Fei ailesinden adamlar gitti… Görünüşe göre Nian ailesinde gizli bir savaşçı var.

-Vay canına… Fei ailesinin geri çekilmek zorunda kalmasına şaşmamalı.

– Umarım Fei ailesi bu kasabadan sonsuza kadar uzak durur.

Haber hızla yayılmıştı. Fei ailesinin geri çekilmesine birçok kişi şahit olmuştu ve gizli savaşçı hakkındaki söylentilerin yayılması uzun sürmedi.

Nian Zhen, bir kaç saat sonra uyandı . En son bayılmıştı. İnanılmaz derecede başı dönüyordu. Neler olmuştu?!

Nian Zhen hemen kalkmadı. Sonsuz ruh becerisini dolaştırmaya başladı. Bir süre sonra korkunç baş ağrısı yatağa oturmasına yetecek kadar azaldı. bir yenileme Hapı yuttu ve sindirmek için gelişim yapmaya başladı.

Nian zhen, ruhunun çok az bir kısmının iyileştiğini fark ettiğinde yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. Hemen gözlerini Oyuncak eve dikti.

Ruan Ji Lijuan, yatağında uyuyordu. Ne tür rüya görüyorsa terlemişti bir haldeydi ve baya büyümüştü.

Nian zhen’in yüzünde bir gülümseme oluştu. Ağzında ki çiçek tadını almıştı. Anlaşılan kendisini kurtarmak için zorla uyanmıştı. Bu kalbine iğnelerin batması türden bir acı verdi.

Nian Zhen’in evinin dışında Nian Hai, Bei Zhen ve diğer savaşçılar endişeyle bekliyorlardı. Nian Zhen’in çıkmasını bekliyorlardı ve ayrıca Yüksek seviyeli savaşçıyla tanışmak istiyorlardı.

Nian Hai, olanları biliyordu fakat diğerleri gibi bilmiyormuş gibi davranmalıydı. Zaten onlara ne söyleyebilirdi ki?!

Nian Hai’nin tek endişesi Nian zhen’in durumuydu. Bütün gün beklediler. Güneş batmış, gece çökmüştü. Nian Zhen henüz kendini göstermemişti.

Odanın içinde, Nian Zhen aniden kapattığı gözlerini açtı. Saçları rüzgar esmeden dalgalanıyordu. yüzü hala solgundu ama durumu eskisinden çok daha iyiydi. Kendi kendine konuştu.

– Ruhumdaki hasar kolayca onarılamayacak. Xiao Juan, olmasaydı kesin sakatlanırdım.

Nian Zhen’in neredeyse tüm yaraları iyileşmişti ama ruhundaki hasar çok büyüktü.

-Ruhumun durumu nedeniyle şu anda herhangi bir hap yapamam. Elimde kötü günler için sadece 1 hap vardı ve onu da kullandım. Bir an önce ruhumu iyileştirmenin bir yolunu bulmam gerekecek.

Nian Zhen kendi kendine düşündü. ruh, herhangi bir insanın en önemli parçasıydı ve eğer ruh hasar görürse, sonuçları çok ciddi olurdu. ruh hasar gördüğünde, önce hap yapma yeteneğinizi, ardından odaklanma yeteneğinizi ve ardından da gelişim yapma yeteneğinizi kaybederdiniz.

Nian Zhen’in, Şu anda ihtiyacı olan şey, ruhunu besleyebilecek bir hap veya nadir bulunan bir doğal eşyaydı. Ya da Ruan Ji Lijuan’ın çok fazla yardımı. Tabi ki sonuncusunu elde etmesi diğerlerinden daha zordu.

Doğal maddeler ve ruh iyileştirme hapları inanılmaz derecede değerliydi. ruhu iyileştirebilecek doğal madde, hapların malzemelerinden bile daha nadirdi ve onu bu küçük şehirde bulmak imkansızdı. 

Nian Zhen bir sonraki adımının ne olacağına karar verdi. Beyaz Şehir’e gitmesi gerekiyordu. Fakat bu da tehlikeliydi. Çünkü Fei ailesi beyaz şehirdeydi.

Nian Zhen pasif biri değildi; her şeyin kontrolünü elinde tutmayı severdi. Fakat onun kontrolünde olmayan tek şey Ruan Ji Lijuan idi. Aslında bir tek onu kontrol etmek istemiyordu. Zaten yeterince acı çektirmişti ve bundan da çok pişmandı.

Nian zhen, Ayağa kalktı ve önce oyuncak evdeki Ruan Ji Lijuan’ı kontrol etti. Terlerini, nazikçe sildikten sonra karmaşık bir Şekilde baktı. Bir süre sonra kapıyı açtı ve odasından çıktı.

Nian zhen, odasından çıktığı anda kapısında meraklı bir şekilde bekleyen insanları gördü ve şaşkınlıkla sordu.

-Baba, Bei Amca, neden hepiniz burada toplandınız?

Nian Zhen’in odasından çıktığını gören herkesin gözleri parladı. Bütün bir gün beklemişlerdi. bu insanlardan bazılarının yüzlerinde mahcup bakışlar vardı. Nian Zhen hakkında yanılmışlardı. Nian Zhen’in odasında saklandığını ve dışarı çıkmak istemediğini düşünmüşlerdi fakat  aslında o yüksek seviyeli savaşçıya eşlik ediyordu.

Nian Hai, yalan söylemekten pek hoşlanmasa da yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Sahte bir merakla sordu.

-Zhen’er, ne zamandan beri ailemizde Gerçek kaynak aleminde bir savaşçı var?

Her şeyden bir haber olan Bei zhen, merakla sordu.

-Genç efendi, onu ne zamandır tanıyorsunuz?

Nian zhen, hızlıca konuştu. Bir yandan da yalan söylediği için soğuk soğuk terleyen babasına tuhaf bir bakış atmıştı.

-Baba, Bei Amca, bu savaşçının tuhaf bir kişiliği var. Yalnız olmak ve odamda gelişim yapmak istiyor. Bu yüzden hiçbirinize bundan bahsetmedim.

Nian Zhen’in az önce söylediklerinden neredeyse kimse şüphe etmedi. Gerçek ustalar, sakince gelişim yapmayı severdi ve rahatsız edilmekten hoşlanmazdı.

Nian Hai, oğluna baktı ve bir kaç kez gülümsemesini saklamak için öksürdükten sonra konuştu.

-Zhen’er, büyük savaşçı ailemizin hayatını kurtardı. Ona teşekkür etmek istiyorum.

Nian Zhen’in gözleri parladı. Babasının ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı.

-Baba, o kimseyi görmek istemiyor. Teşekküre de gerek olmadığını söyledi.

Nian Hai, parlak gözleri ile baktıktan sonra yalanına devam etti.

-Pekala, Herhangi bir isteği varsa, bana söyle. Elimden geleni yapacağım.

Nian zhen, merakla sordu.

-Merak etme baba. Olursa söylerim. Bu arada casus ve hainlere ne oldu?

Nian Zhen, olası tehditlerin kaçmasına izin vermezdi. Onları en yakın zamanda yok etmeliydi.

Bei Zhen, hızlıca yanıtladı.

– Hapse atıldılar.

Nian zhen, soğuk bir sesle konuştu.

-Git, onları buraya getir.

Bir süre sonra, Bei Zhen casusu ve diğer iki haini Nian Zhen’e getirdi. yüzleri şişmişti ve kan vardı. Açıkça, dayak yemişlerdi.

Casus, Nian Zhen’i görünce nefretle baktı ve küfretti. Ailesini o öldürmüştü. Nefret etmesi normaldi.

-Nian Zhen, seni küçük piç, Rong  ailesini mahvettin!

Bei Zhen, casusa sert bir tokat atıp bağırdı.

-Kes sesini!

Nian Zhen, soğuk bir ifade ile parmağını uzattı ve bir ateş oluşturdu. Ateş, bir kılıç gibi casusun boynunu anında kesti ve kesilen yerleri yaktı.

olay yerindeki insanlar, Nian Zhen’in acımasızlığını görünce tüyleri diken diken oldu.

Nian Zhen, casusun cesedine bir kez daha bakmadan soğuk bir şekilde konuştu.

-Kazanan her şeyi alır!

Nian zhen, şimdi iki haine bakıyordu. Gözleri buz gibiydi.

Sadece bir bakışla, her iki adam da yere diz çöktü. Nian Zhen’in bakışları onları korkutmuştu.

-Lütfen canımızı bağışlayın genç efendi. Aptalca davrandık.

-Lütfen hayatımızı bağışlayın, genç efendiye hayatımın sonuna kadar hizmet etmeye hazırım.

Her iki adam da Nian Zhen’e yalvardılar. Ölümden çok korkuyorlardı.

Nian Zhen’in yüzünde bir tiksinti oluştu. Nian ailesinin sadakatini test etmek istediği için hemen yardım etmemiş ve beklemişti. Bedeli ağır olsa da pislikleri belirlemişti.

-Senin gibi bir hizmetçim olsaydı, o zaman geceleri rahat uyuyamazdım.

Zayıf yaşlı adam, yüzünde bir küçümseme ile konuştu.

-Öldür onları, çok iğrençler!

O anda Yang Xiao ve Chang Shan ağlamak istediler. İkisi de kararlarından pişmanlık duyuyordu. Nian ailesinde gizli bir savaşçı olduğunu bilselerdi, ihanet etmek yerine ölmeyi tercih ederlerdi.

Nian Hai bir iç çekti. yüzü acıma ve üzüntü doluydu. Bu iki adama kardeşleri gibi davranmıştı. Bir erkek için en acı şey öz kardeşinin sana ihanet etmesiydi.

Nian Hai, adamlara bir saniye bile bakmadan arkasını döndü ve gitti.

Bei zhen, merakla sordu.

-Genç efendi, onlara ne yapalım?

Nian zhen, babasının arkasından gittiği sırada konuştu.

-İkisini de öldür.

Gece yarısı. ay gökyüzünde parlıyordu ve malikanesinin çatısında iki adam duruyordu. İkisi de tek kelime etmeden gökyüzündeki parlak aya baktılar. İkisi de dertliydi.

Bu adamlar Nian Zhen ve babasıydı. Nian Hai için hayatında çok fazla şey deneyimlemişti, özellikle son bir kaç gündür. Rüya görüyormuş gibi hissediyordu. Oğlunun kaçırılması ve ölümü, Ruan Ji Lijuan, Rong ailesinin ölümü, Beyaz Şehirin Fei ailesi ile olan düşmanlık….

Nian zhen, babasının arkadaşlarının ihanetine kırıldığını biliyordu. Sakince konuştu.

-Birisi, ihanet etmeyi seçtiğinde, sonuçlarına da hazır olmalıdır.

Nian Hai yüzünde buruk bir gülümsemeyle konuştu. Bugün olanlar onu çok etkilemişti.

-Biliyorum.

Nian Zhen, babasına bu konuda fazla da üstüne gitmemeyi seçti ve konuyu değiştirdi.

-Baba, bir süreliğine ayrılmam gerekiyor. Xiao Juan ve ben, bir süre buradan ayrılacağız.

Nian Hai, Nian Zhen’e baktı ve konuştu.

-Zhen’er, dikkatli olmalısın. Ayrıca, ben yokken o küçük adama kötü davranmayı aklından bile geçirme!

Nian zhen, babasına gülümsedi ve sessiz kaldı.

Nian Hai, bir iç çekti ve konuştu.

-Ben, sana denk değilim. Bu küçük şehir senin gibi birini uzun süre tutamazdı. Sadece…Dikkatli ol. Bir kez daha….Kaldıramam….

Nian Hai, oğluna yüzünde buruk bir gülümseme ile baktı. Nian Zhen’in neler yapabileceğini biliyordu. Fakat  endişelenmeden de yapamıyordu. Bir kez daha oğlunun ölümünü kaldıramazdı.

Nian Hai, derin bir iç daha çekti. Bundan sonra yalnız olacaktı. Hemen konuyu değiştirmek istedi.

-O küçük adam için ne yapman gerektiğini söyleyeceğim. Babanı dinle ve söylediklerimi yap.

-1- Ona kötü davranma.
2- Onu, sevdiğini hissettir.
3- Yalnız bırakma ve görmezden de gelmeye kalkma.
4-Ona hediye ver.
5- Onunla sürekli konuş ve sohbet edecek konu bul.
6- Sevdiği şeyleri yap ve sevmediği şeylerden uzak dur.
7- Onu koru!
8- Aldatmaya kalkma. Yoksa, seni doğduğuna pişman eder. Oldukça korkutucu.
9- Onu fazla sıkma ve ne diyorsan yap.
10- Yakınlaşmak istiyorsan, zamanını bekle. O istediği zaman gelir.
11- Onu sinirlendirmemeye dikkat et.

Nian Hai, bir çok madde saydıktan sonra kendisini dikkatli dinleyen Nian Zhen’e yüzünde bir gülümseme ile baktı.
.

Like A Flower (BL)

Like A Flower (BL)

Puanlama 0.0
Seviye: Ongoing Tür: Yazar: Orjinal dil: Türkçe
Like A Flower (BL)   Ruan Ji Lijuan, kitap okumayı seven genç bir adamdı. İsmi her ne kadar kadınsı olsa da görünüşü değildi. Buna rağmen karakteri, ismi ile uyuşuyordu.   Ruan Ji Lijuan, okumayı abarttığı bir zamanda yorgunluk yüzünden ölür ve kendisini bir çiçek olarak bulur.   Hemen oku!

Yorumlar

Ayarlar

Karanlık Modla Çalışmıyor.
Sıfırla