Önceki bölüm
Nian zhen, soğuk bir sesle konuştu.
-Elbette ölmelisin ama senin ölümün onların hayatlarını kurtarmaya yetmez. Çünkü benden değerli bir şeyi çaldınız ve acı çektirdiniz! Ben de size acı çektireceğim!
.
.
.
.
.
.
Rong Fan, bir çocuğun bu kadar korkutucu olabileceğini hiç tahmin etmemişti. Yutkundu ve kendisini cesaretlendirip konuştu
-Nian Zhen, aslında ne istiyorsun? Gerçekten hepimizi öldürmek mi istiyorsun? Senin olanı çalmadık!
Nian zhen, çok komik bir şey duymuş gibi güldükten sonra konuştu.
-Hepinizi öldürmek mi? Bu bir ölüm kalım oyunudur. Bugünkü sonuç tersine dönseydi ve kazanan siz olsaydınız, bahse girerim aynısını bize yapardınız. Yabani otları yok etmenin ve köklerini yakmanın gerektiğini hepimiz biliyoruz. Dahası, Nian ailemizi yok etmek için Fei ailesini kullanmaya çalışıyordunuz, bu hepimizi de öldürmeye çalışmakla aynı şey değil mi? Son olarak Benden bir şey çalmadınız mı?! Size söyleyeceğim, o aldığınız küçük adam, bana ait!
Rong Fan, güldü. Tüm umutlarının tükendiğini biliyordu. Oyuna gelmişti. Hem de o korkutucu küçük şey yüzündendi. Fei ailesi ile işbirliği yaptığını o söylemiş olmalıydı.
-Haha, haklısın… Kazansaydım hepinizi öldürürdüm. Nian Zhen, şimdi kazanan sensin, ama yine de torunlarımı bağışlaman için sana yalvarmak istiyorum!
Nian zhen, Rong Fan’a ne kadar bakarsan o kadar iğreniyordu. Şimdi kötü adam kendisi ve iyi adam da Rong Fan mıydı?! Torunlarını gerçekten de düşünüyor muydu?!
-Rong Fan, benden nefret ettiğini ve etimi yemek istediğini biliyorum, bu yüzden sana bir şans vereceğim. Eğer beni yenebilirsen, hayatlarını bağışlarım. Fakat ondan önce seninle konuşmak isteyen biri var.
Nian Hai aceleyle bağırdı. Ona göre savaşı çoktan kazanmışlardı ve her şey halledilmişti. Nian Zhen’in bu riski almasına gerek yoktu. Ve Nian Zhen bir Temel Kaynak alemindeki savaşçıyı kolayca öldürebilse de daha yeni seviye atlamıştı. Onlar Rong Fan ile karşılaştırılamazlardı.
-Zhen’er, bunu yapma!
Nian Zhen gülümsedi, kendini beğenmişlik yapmıyordu; o sadece Rong Fan ile dövüşmek istiyordu. Daha yeni seviye atlamıştı ve kendi dövüş becerilerini test etmek için yüksek seviyeli bir savaşçıya ihtiyacı vardı. Rong Fan da bunun için mükemmel bir adaydı. Ayrıca O pembe saçlı adamın Ruan Ji Lijuan’ı koruduğunu hissediyordu.
-Baba, merak etme. Ben halledeceğim.
Rong Fan’ın gözleri yeni bir umut görmüş gibi parladı. Etrafı sarılmış olan Rong ailesi savaşçılarının yüzlerinde bir umut belirdi. Evet, Nian Zhen gerçekten de korkunçtu ama Rong Fan’ın gerçek yeteneğine güveneceklerdi.
-Nian Zhen, gerçekten ciddi misin? Peki benimle konuşmak isteyen kim?
Nian Zhen omuzlarını silkti, yüzünde asla değişmeyecek olan aynı kendinden emin ifade vardı. Eliyle Rong Jiao’yu çağırdı ve konuştu.
-Elbette ciddiyim. Seninle konuşmak isteyen kişi bu.
Rong Fan’ın umudu vardı. Bu genç kendisine fazla güveniyordu. Ne zaman durması gerektiğini bilmiyordu. Merakla Güzel kıza baktı. Onun kim olduğunu çıkartamamıştı.
-Tamam, gerçek yeteneğini görmeme izin ver. Fakat bu kız kim?!
Rong Fan’a göre bu hayatında bir kez karşılaşılabilecek bir fırsattı ve eğer bu dövüşte Nian Zhen’i öldürebilirse, Nian Hai yıkılacaktı. o zaman durum onun lehine dönebilir.
Rong Jiao, yüzünde soğuk bir ifade ile konuştu.
– Beni tanımadın mı amca?! Benim, Rong Jiao. Hani, annesini simyacılara sattığın ve kullandığın çirkin kız.
YN: Neden aklımda “Çünkü ben bir amcayım?” şarkısı çalıyor??
Rong Fan, şaşkındı. Önünde ki güzel kızla hiç benzemiyordu. Biraz düşündüğünde kardeşine benzeyen bir kaç özellik fark etti. Yüzünde korkmuş bir ifade belirdi.
-Dur, açıklayabilirim. Bizim tarafa geç!
Rong Jiao, kötü bir şaka duymuş gibi güldü.
-Neyi açıklayacaksın amca!? Senin tarafa mı geçeyim? Ancak rüyanda ihtiyar piç!
Rong Fan, gergin hissediyordu. Ne diyecekti şimdi?! Söylersen onu öldürebilirlerdi. Söylemese de sıkıntı büyüktü. Biraz düşündükten sonra her şeyi o piçlere atmaya karar verdi. Derin bir iç.çektikten sonra konuştu.
-Pekala, size her şeyi anlatacağım. Biz Rong ailesi aalında….
-Cık cık cık…Bunu söylemeye hakkın yok lidercik!
Bir anda Fei Hong ortaya çıktı. Yüzünde kötü bir gülümseme vardı. Yanında ise ailesinin simyacısı vardı.
Durum yeniden şiddetlendi. Rong ailesi savaşçıları, özellikle pes edip teslim olanlar olmak üzere, umutlarının bir kısmını yeniden kazanmışlardı. Fakat bu umutları beklenmeyen biri yüzünde tekrar yıkıldı.
diğer tarafta, Nian ailesinden erkeklerin yüzlerinde hâlâ bir heyecan ifadesi vardı ama bu biraz endişeyle karışıktı. Olaylara anlam veremiyorlardı.
Rong Fan’ın yüzünde soğuk terler aktı. Fei Hong neden gelmişti?! Onun kadınlarla eğlenmesi ve savaşa karışmaması daha iyiydi.
Fei Hong, gülümsedikten sonra konuştu.
-Bunu söyleyemezsin. Biz bu şekilde anlaşmadık. Bu arada bana bu güzelliği tanıtman gerekmez mi?!
Rong Jiao’nun yüzünde bir iğrenme belirdi. Bu lanet piç de kimdi?! Yanında ki yaşlı adamı hatırlıyordu. O da simyacılardan biri olmalıydı.
Yaşlı adam da onu tanımış olacak ki pis bir gülümseme yüzünde belirdi.
-Genç efendi, o kişi Rong Jiao. Hani abiniz annesi istemişti. Kendi kocasını öldüren deli kadın. Siz, o zamanlar daha küçüktünüz.
Fei Hong, biraz düşündükten sonra kahkaha atmaya başladı.
-Hahahaha….Hatırladım! O kadın oldukça güzeldi. Abim, o kadını bir köpek gibi bağlamıştı. Çok yazık, fazla yaşamadı!
Rong Jiao’nun tüm vücudu titriyordu. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Aşırı sinirlenmişti. Annesinin ölümü ve diğer her şeyin suçlusunu bulmuştu. Tam da karşısındaydı. Öfkeyle Fei hong’a atıldı.
Nian zhen’in gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Elini yakalamak istermiş gibi kaldırdı ve bağırdı.
-Hayır! Rong Jiao, bu bir tuzak!
Rong Jiao, aşırı sinirliydi. Kendisini kaybetmişti. O büyük bir güçle yumruk attı fakat yumruğu Fei Hong tarafından tutuldu.
Fei Hong, yüzünde pis bir gülümseme ile Rong Jiao’nun yumruğunu tuttu ve diğer eli ile de beline sarılıp kendisine çekti. Yüzü Gülse de aslında Yumruğun gücüne şaşırmıştı.
Nian zhen, bu fırsatı Ruan Ji Lijuan’ı bulmak ve kurtarmak istedi. Ortalık karışıktı. Rong Jiao ile kendisi arasında ki tek bağlantı Ruan Ji Lijuan idi. Onu durdurmaya çalışsa bile ölüp ölmemesi fark etmiyordu.
Nian zhen, babasının dürtükledi ve başıyla işaret ettikten sonra hızla koşmaya başladı. O pembe saçlı adamın ne ilgisi olduğunu kendisi çözmeliydi. Yeterince vakit kaybetmişti zaten.
Nian zhen, hızla malikanenin içinden gezmeye başladı. Bir kaç odaya baktı fakat bulamadı. Odalar biraz boştu. Herkes dışardaydı.
Nian zhen, uzun süre bir çok odaya baktığında en köşede bir oda gördü ve hızla kapıyı açtığında ise gördüğü manzara…
Ruan Ji Lijuan, bir kuş kafesinin içindeydi. Saçları kesilmiş gibi görünüyordu. Ayrıca bir kaç kesik vardı. Bir kaç renkli yaprak saçılmış ve odayı tuhaf bir çiçeksi koku kaplamıştı.
En köşe de ise Pembe saçlı adam, şok olmuş bir şekilde duvara dayanmış oturuyordu.
Nian zhen’in gözleri büyüdü. Hızla Kuş kafesine gitti ve kafesi kaplayan zincirleri çözdükten sonra uyuyan Ruan Ji Lijuan’ı eline aldı.
Nian zhen, kontrol etmeye başladı. Yaprakların ve saçların Ruan Ji Lijuan’a ait olduğu belliydi. Bu kesikler…
Nian zhen, öfke patlaması yaşamak üzereydi. Ne cüretle ?! Bunu ne cüretle yaparlardı!?
Nian zhen, alnında ve boynundan atan damarlara rağmen Ruan Ji Lijuan’ı nazikçe yatağa koydu. İçi pişmanlık ve öfke ile yanıyordu. Kalbi ağrımıştı.
Nian zhen, sıktığı dişlerinin arasından Hızla Pembe saçlı adamın yakasına yapıştı ve kaldırıp bağırdı.
-Sen de kimsin?! Ona ne Oldu?! Bunu kim yaptı?! Hemen benimle gel!
Nian zhen, adamı sürüklediği gibi savaş alanına getirdi. Kimin yaptığını eliyle göstermesini isteyecekti.
Rong Yun, zorla sürükleniyorken oldukça korkmuş bir durumdaydı. Şimdi ne yapacaktı?! Bir şeytanın eline düşmüş gibi hissediyordu.
Nian zhen, herkesin içine doğru fırlattı ve tehtitkar bir sesle konuştu.
-Bana, hemen kimin yaptığını söyle!
Rong Yun, titriyordu. Gözlerini kapattı ve eliyle bir daire çizdi. Kimi gösterdiğini bilmiyordu. Sadece birileri yanacaktı.
Nian zhen, kendisine gösterilen kişilere baktığında tüm Rong ailesi ve Fei Hong ile simyacıyı gördü. Tam da tahmin ettiği gibiydi. Rong Yun’u biraz uzağa fırlattı ve konuştu.
-Benim değerlime demek siz zarar verdiniz!
Rong ailesi şaşkınca Rong Yun’a baktılar. Hemen ardından Nian Zhen’e baktılar. Yoksa o ikisi?!..
Nian zhen, artık içinde sakladığı öfkeyi tutmadı ve tüm vücudu öfke alevleri içe yanmaya başladı. Semboller bir kez daha ortaya çıkmıştı. Bu semboller daha öncede çıkan şeytani tekniğe ait sembollerdi.
Rong Fan, daha fazla dayanamadı ve tam önünde duran Nian Zhen’e odakladı. Nian Zhen’in gerçek yeteneğini keşfetmeye çalışıyordu ama ne yazık ki hiçbir şey bulamadı.
Nian Zhen’in yüzü hala çarpılmıştı. Gözleri öfkesi ile eş derecede alev alevdi. Sabit bir dağ gibiydi ve kimse ne kadar yüksek olduğunu söyleyemezdi. güveni, yaptığı her şeyde onu kesinlikle onu öne çıkartıyordu.
Rong Fan, kollarını salladı be saldırısına başladı. Qi’si ile bir kasırga oluştu.
Nian Zhen’in gözleri parladı ve hemen Qi gücünü daha güçlü bir şekilde serbest bıraktı.
Savaşın rüzgarı ve alevi kuvvetliydi ve onlara yakın olanlar boğuluyordu. Nian Zhen’in serbest bıraktığı gücün miktarı Rong Fan’ınkine eşit olduğu için herkes şok oldu.
iki güç dalgası birbirine çarptı ve çarpışmadan dolayı hava patladı. Patlama zemini bile etkiledi ve yerdeki büyük bir mermerleri çatlattı.
Rong Fan, şok oldu. hemen hareket etti ve bir yıldırım gibi Nian Zhen’e doğru saldırdı. Nian Zhen ne kadar saldırırsa o kadar tehlike hissetti. Bu Rong ailesi için bir ölüm kalım meselesiydi ve her şey buna bağlıydı. kaybederse, o zaman her şey gitmiş olurdu.
Rong Fan yumruk atarken hava sallandı, yumruğu parlıyor ve çatırdıyordu. Bu yumruk Qi gücüyle doluydu ve sadece bir iki saniye içinde Nian Zhen’in üzerine atıldı.
Nian Zhen’in gözleri parladı. Bu tür savaşları severdi; kişinin gerçek savaş gücünü kolayca belirleyebilirdi. Ayrıca sinirli olduğu için olduğundan daha fazla güç açığa çıkartabiliyordu.
Nian Zhen bir zamanlar dünyanın en büyük insanlarından biri olmasına rağmen, şu anda öyle olmaktan çok uzaktı. Yavaştan yavaş yetiştirmek zorundaydı. zirvedeki herkes sayısız savaştan geçmiş, binlerce kemiğe basmış ve oraya yaptıkları yolculukta yolunu kanla boyamıştı.
Qi ile kaplı iki yumruk, etraflarındaki havayı patlarken birbirine çarpan iki yumruk metal levha gibi ses çıkararak birbirine çarptı.
Nian Zhen geriye doğru iki adım attı ve vücudunu sabitledi. Rong Fan’a baktı ve sadece bir adım geri attığını fark etti, ancak Rong Fan’ın ifadesi öncekinden daha kötüydü.
-Bu piç bir canavar mı?!
Rong Fan’ın aklı karmakarışıktı, hiç bu kadar güçlü birini görmemişti. Şu anda o yumrukta üstünlük onda olsa da mutlu değildi çünkü Nian Zhen’e zarar veremezdi.
Diğer tarafta Nian Zhen gülümsüyordu ve yüz ifadesi her şeyin onun kontrolü altında olduğunu söylüyordu. evet, az önce iki adım geri atmıştı fakat Rong Fan’ın kendisinden daha kötü hissettiğini biliyordu. Rong Fan’ın tek avantajı Qi’sin de yatıyordu fakat vücutlarının gücünü karşılaştırırlarsa, kutsal vücuda sahip Nian Zhen ile boy ölçüşemezdi.
Aslında Rong Fan’ın vücudunun yarısı uyuşmuştu.
Rong Fan aniden bağırdı. En güçlü dövüş becerisini kullanacak ve onunla Nian Zhen’i yenecekti.
Rong Fan havaya sıçradı ve yılanı andıran bir ses çıkardı. Duruşu, saldırmak üzere olan bir yılana benziyordu ve tüm gücüyle Nian Zhen’e saldırdı.
Rong ailesinden herkesin yüzünde mutlu ifadeler vardı, Rong Fan kolayca başa çıkılabilecek biri değildi.
Nian Hai, endişe ile bağırdı.
-Zhen’er dikkatli ol!
altın bir ışık, Nian zhen’in parmağını kapladı hemen sonra, Nian Zhen parmağını uzattı.
Sanki hava kesiliyordu ve herkes geceyi aydınlatan devasa parlak altın bir parmağın durdurulamaz bir şekilde Rong Fan’a doğru ilerlediğini gördü.
Rong Fan, inanamıyordu. tecrübesiyle bu büyük altın parmağın çok korkunç olduğunu kolayca söyleyebilirdi. Bu yetenek kesinlikle yüksek seviyeli bir dövüş becerisiydi. kaçmasının hiçbir yolu yoktu. Sadece saldırabilirdi.
-Bu da Ne?!
Herkes, ağzı açık savaşı izliyordu.
Rong Zhan dişlerini gıcırdattı. gözlerinde sert bir bakış belirdi. Yalnızca bir velet tarafından mağlup edilebileceğine inanmıyordu.
çarpışmanın etkisi ile hava parçalandı, Rong Zhan’ın Saldırısı, Nian Zhen’in saldırısıyla parçalara ayrıldı.
Büyük altın parmak Rong Fan’ın vücuduna çarptı. yüksek sesle çığlık attı ve çarpmanın etkisiyle uçtu.
Rong Fan’ın tüm vücudu ağrıyordu. Kan kustu. yüzü solgundu. Ölmemiş olsa da gücünü kaybetmişti.
Herkes şaşırmıştı, Nian Hai’nin bile ağzını sonuna kadar açmıştı. Nian ailesinden diğer tüm savaşçılar gördüklerine inanamıyordu
Gözleri Nian Zhen’e karşı hayranlıkla doluydu.
Rong Yun ise bir köşede saklanıyor ve korkuyla titriyordu.
Rong Fan’ın böyle yenileceğini kimse bilemezdi! Resmen ezilmişti.
“Nian Zhen’in az önce kullandığı yetenek açıkça çok daha yüksekti. Kırmızı Bulut şehrinde bu kadar yüksek seviyeli bir yetenek yoktu..
Rong ailesinden tüm erkekler kuşatılmış haldeydi ve tüm umutlarını kaybetmişlerdi, yüzleri solgundu. Rong Fan bile Nian Zhen tarafından yenilmişti. Kimse Nian zhen’i yenemezdi.
-İmkansız, bu imkansız!
Rong Fan bir koluyla vücudunu destekledi. Kendisinden daha düşük seviyede olan genç biri tarafından mağlup edileceğini asla hayal etmemişti.
Bu sırada Ruan Ji Lijuan, her şeyden habersiz sakince uyuyordu.
.