Önceki bölüm
Ruan Ji Lijuan, eliyle Nian zhen’in kafasına sertçe vurdu ve öfkeyle bağırdı.
-Beni terk ettiğini sandım!
Nian zhen, kafasına aldığı sert darbe ile bir an başı döndü ve gözleri yukarı kayıp bayıldı.
.
.
.
.
.
.
.
Herkes şok üstüne şok yaşıyordu. Nian zhen, bayılmıştı. En çok şaşıran da Ruan Ji Lijuan idi. Yanaklarından hala yaş akıyordu.
Ruan Ji Lijuan, şaşkınlığını hızla üstünden attı ve Nian zhen’i kontrol etti. Kafasında kanamayı görünce gözleri büyüdü. Bir şeyler düşünmeliydi. Hala ağlıyordu ve panik olmuştu.
Nian zhen’i bayıltmak istememişti. Kalbi hızla atıyordu. Onu uyandırması gerekiyordu.
-Zhen-gege, uyan!
-Özür dilerim! Uyan lütfen!
Nian zhen, uyanmadı. Kafasına sert bir darbe almıştı ve Ruan Ji Lijuan, güçlüydü. Bayıtması normaldi. Fakat bunu istememişti.
-Ne oluyor?!
-Sikeyim!!!!
Üç yaşlı adam kan kustu. Yüzleri çirkindi. Bu küçük şeytan ne yapmıştı?!
Üç yaşlı adam da hızla Ruan Ji Lijuan’ı yakalamaya çalıştı ve muhafızların da yüzleri çirkindi. Onlar da yakalamaya çalıştı. Toplam 5 adam da 25 cm’lik Ruan Ji Lijuan’ı yakalamaya çalıştı. Fakat Fırın odası büyük olsa da kalabalıktı ve Nian zhen’in üstüne basmamaya çalışıyorlardı.
Ruan Ji Lijuan, kaçıyor ve adamları birbirine düşürüyordu ve Bir yandan da endişeli bir şekilde Nian Zhen’e bakıyordu.
Ruan Ji Lijuan, başından bir çiçek çıkarttı ve polen yaymaya başladı. Kısa bir süre içinde polene maruz kalan adamların gözleri ters döndü ve yere düştüler. Şu anda 6 kişide yerde baygın yatıyordu. Hepsi de onun sayesindeydi.
Ruan Ji Lijuan, bir süre daha polen yaydıktan sonra durdu ve çiçek de ortadan kayboldu. Panik halinde baygın adamlara baktı ve ne yapması gerektiğini düşündü.
Ruan Ji Lijuan, hem korkudan hem de panikten elleri ve kafası uyuşmuş gibi hissediyordu. Onu getiren hizmetçi çoktan geri dönmüştü ve olanlardan haberi yoktu.
Ruan Ji Lijuan, Nian zhen’in yanına geldi ve kontrol etti. Kafasında bir yırtık vardı ve kanıyordu. Kan kaybetmeye başlamıştı. Hemen uyanması gerekiyordu.
Ruan Ji Lijuan’ın gözüne Nian zhen’in cebine sakladığı %100 saflıkta haplar ilişti ve hızla birini alıp Nian Zhen’e yedirmeye çalıştı.
Ruan Ji Lijuan, uzun uğraşlar ile hapı yedirdikten sonra minik elini yaranın olduğu yere götürdü ve bağırdı.
-İyileş! Lütfen!!!
Ruan Ji Lijuan’ın kafasından bir çiçek daha çıktı ve bu sefer ki daha farklıydı. Tekrar polenler çıktı ve polenlerin hepsi Nian zhen’in kafasında ki yarasına gitti ve iyileşmeye başladı.
Kısa süre içinde yara tamamen kapandı ve Nian zhen’in beyaza dönüşmüş ten rengi düzeldi. Fakat hemen uyanmadı.
Ruan Ji Lijuan, bir süre bekledi ve polenleri göndermeye devam etti. En sonunda yoruldu ve bıraktıktan sonra ağlaması şiddetlendi.
-Özür dilerim zhen-gege! Bilerek yapmadım! Uyan lütfen!
Ruan Ji Lijuan, çok pişman hissediyordu. Keşke vurmasaydı. Keşke yapmasaydı. Fakat bayılacağını tahmin etmemişti. Uzun uzun ağladı. Gözleri şişene kadar ve güçsüz düşene kadar ağladıktan sonra bir elin kafasına dokunduğunu hissetti.
Nian zhen, kısa süre içinde kendine gelmişti fakat hemen kalkmamış ve Ruan Ji Lijuan’ın ne yapacağını merak etmişti. İyileştirme gücüne sahip olacağını tahmin etmemişti. Şaşırmış ve biraz daha baygın taklidi yapmıştı.
-Endişelenme! Ben iyiyim.
Ruan Ji Lijuan, ağlamaktan kızarmış gözleri ile baktı ve Nian Zhen’e sarıldıktan sonra konuştu.
-Üzgünüm. Üzgünüm. Çok özür dilerim. Zhen-gege, beni affet! Beni terk ettiğini sandım ve sinirlendim!
Nian zhen, gülümsedi ve yerden kalktıktan sonra şaşkınlıkla bayılmış adamlara baktı ve konuştu.
-Bu sen mi yaptın? Her neyse, önemli değil. Seni terk etmeyeceğim tamam mı? Sen uyuyordun. Bir daha bana vurmazsın değil mi? Oldukça acıdı.
Nian zhen’in şakacı tavrıyla konuşması Ruan Ji Lijuan’ı rahatlattı ve hızla Sarılıp konuştu.
-Özür dilerim. Bir daha sana asla vurmayacağım! Beni affettin mi?
Nian zhen de Ruan Ji Lijuan’a sarıldı ve kafasına minik bir buse kondurdurduktan sonra konuştu.
-Sana sinirli değilim. Elinde çok ağırmış minik canavar seni..
Ruan Ji Lijuan, gülümsedi ve sarılmaya devam etti. Bir süre birbirlerine satıldıktan sonra Nian zhen, bir iç çekti ve konuştu.
-Hadi onları uyandır. Ne zamana kadar uyuyacaklar? Ayrıca sana kızgın değilim. Seni bıraktığım için de özür dilerim.
Ruan Ji Lijuan, kafasını suçlu bir şekilde eğdi ve parmakları ile oynayıp fısıltıya yakın bir sesle konuştu.
-Onlar bir kaç saat daha uyanmazlar. Üzgünüm. Paniklemiştim ve bana zarar vermeye çalışıyorlardı. Korkmuştum.
Nian zhen, kafasını salladı ve gülümsedikten sonra konuştu.
-O zaman biz de işimize bakalım değil mi? Onlar uyanınca konuşuruz. Oldukça güçlüsün xiao Juan.
Ruan Ji Lijuan, başını salladı ve bir köşeye geçip suçlu suçlu bekledi. Sadece kendisini korumak istemişti fakat çok fazla sorun çıkartmıştı.
Bir köşede sessizce durdu ve Nian zhen’i izlemeye başladı.
Nian zhen, önce bayılmış adamları köşeye çekti ve hareket edeceği alanı açtı. Sonra da bir kaç malzeme ile hap yapmaya başladı.
Bir kaç saat sonra bir çok %100 etkili hap yapmıştı. Bu kıtanın ismi Köken kıtası idi ve simyacılar farklı seviyelere ayrılmıştı. Ölümlü, Yeryüzü, Gökyüzü ve Ölümsüz seviye. Bir simyacının seviyesi, ürettikleri hapların kalitesiyle belirlenmezdi. Seviyeleri, güçleri ile belirlenirdi. ruh gücü ve yetişim seviyesi.
Bir hapın kalitesi, bir simyacının kontrolü sayesinde belirlenirdi.
Nian zhen gibi biri dışında yeni başlayanlar için hatta Yeryüzü seviyesindeki bir simyacı için bile %100 saflıkta bir hap üretmek çok zordu.
Fırın odasında bir süre daha zaman geçirdikten sonra adamlar uyanma belirtileri göstermeye başladı. Kısa süre sonra hepsi kalktı ve şaşkın bir şekilde etrafa baktılar. Onlar neden yerde yatıyorlardı. Neler olmuştu?!
Nian zhen, göz ucu ile Ruan Ji Lijuan’a baktıktan sonra yüzünde bir gülümseme ile konuştu.
-Kıdemli amcalar, neler olduğunu hatırlıyor musunuz? En son ne hatırlıyorsunuz?
Bei zhen, kaşlarını çattı ve biraz düşündükten sonra konuştu.
-En son hatırladığım şey, senin %70 saflıkta bir hap yaptığındı. Sonra…sonrasını hatırlamıyorum. Neden muhafızlar burada?! Bu köşede duran küçük şey de nedir?!
Bu adamlar, Ruan Ji Lijuan’ın polenleri ile yaşadıklarını unutmuşlardı. Hafızlarından kısa bir kaç dakika tamamen silinmişti. Nian zhen’in kafasına aldığı darbeyi hatırlamıyorlardı. Ya da Ruan Ji Lijuan’ı kovaladıklarını hatırlamıyorlardı..
Muhafızlar ise daha kötü durumdaydı. Neden buraya gelip de bayıldıklarını hatırlamıyorlardı. Burada ne işleri vardı?! Burası yasak bölgeydi.
Nian zhen, olayı az çok anlamıştı. Gülümsedi ve bir tane hap çıkarttıktan sonra konuştu.
-Bu elimde ki hap, %100 saflıkta bir hap, onu gördüğünüzde bayıldınız ve sizin bağırışlarınıza da muhafızlar geldi ve Xiao juan’ı görünce de korktular ve bayıldılar.
Muhafızların kafası karışıktı. Neden bu kadar minik bir canlıdan korkmuşlardı ki?! Oldukça zararsız görünüyordu.
Ruan Ji Lijuan, ellerini kaldırdı ve hayalet taklidi yaptı. Bir yandan da kafasından kafatasına benzeyen tuhaf bir çiçek çıkmıştı. Çiçeğin kan kırmızısı gözleri direk 2 muhafıza baktı.
Ruan Ji Lijuan’ın bedeni oluşturulurken sayısız güçlü ve tehlikeli çiçek kullanılmıştı. Güzel ama tehlikeli…
Muhafızlar, tekrardan bayılacakken Nian zhen, hızla gözlerini kapattı. Muhafızlar aşırı korkmuşlar hatta altlarına işemişlerdi. Gördükleri şeyi tarif edemezlerdi. Hiç akıllarından silinmeyecek büyük bir korku yaşamışlardı. Bedenleri titriyordu.
Nian zhen, gülümsedi ve Durması için Ruan Ji Lijuan’a başını salladı.
Çiçek, hızla kayboldu.
Üç yaşlı adam ve Nian zhen şaşkındı. Fakat aralarında ki fark Nian zhen’in olaylara ayak uydurabilmesiydi.
Nian zhen, ağır taş kapıyı iterek açtı ve muhafızları dışarı kovdu.
Bei Zhen, olayları anlayamayacak kadar beyaz hap ile büyülenmişti. Tekrar bayılacak gibi hissediyordu.
Nian zhen, gizemli bir gülümseme ile konuştu.
-Ben, gerçekten de bir dahiyim, başka hiç kimsenin sahip olmadığı ve olamayacağı bir yeteneğe sahibim…İkinci denememde %100 saflıkta bir yenileme hapı üretmeyi başardım.
Üç yaşlı adam da hapı aldı ve dikkatlice inceledikten sonra birbirlerine baktılar. Bu genç adam kesinlikle şok edici bir şey yapmıştı.
şişman yaşlı adam bağırdı, sıska adam gözlerini devirmişti ve başı dönüyordu ve yere düşmemek için kendini zorluyordu… Bunu kabul edemediler, bu çok inanılmazdı. Bayılmış olmaları normaldi.
-%100 saflıkta haplar!
-Gökler!!
-Bu dahilik değil… Bu tür bir yeteneği tarif edecek bir kelime yok!
Şişman yaşlı adam, derin bir iç çekti ve titrek bir sesle konuştu.
-Hayatımı boşa harcamışım…
Nian zhen, ciddi bir sesle konuştu.
-Bei Amca, istersen ağla.
Ruan Ji Lijuan, kıkırdamaktan kendisini alamadı.
-Pfffft….
Üç yaşlı adam neredeyse yere düşüyordu ve şu anda hepsi Nian zhen’i boğmak istiyordu.
Bir süre sonra sakinleştiler. Nian zhen’e karşı bakışları da değişti. Dahiler kesinlikle vardı, ama onları bulmak için sağduyuyu kullanamazdınız. Onlar akıl almaz varlıklardı.
Bei Zhen ve diğer iki yaşlı adam da mutlu ve rahatlamış hissettiler. Nian Hai, onun gibi bir oğlu olduğu için kesinlikle çok şanslıydı.
Nian zhen, ciddi yüzünü bozmadan sakince konuştu. Aslında gülmek istiyordu ama kendisini tutuyordu. Bu cahil köylüler kesinlikle olayı fazla büyütmüştü. Fakat anlaşılır bir durumdu. Çünkü bu durumda kendisi ilk defa(!) hap yapıyordu ve bu adamlardan en az 4 kat(!) daha gençti.
-Bei Amca, bana biraz daha malzeme getir.
Bei zhen, şaşkınca konuştu.
-Ne? Hâlâ hap yapmak mı istiyorsun?
Nian zhen, başını kaldırdı ve gururla konuştu.
-Bu dükkânı kurtarmak için elimden geleni yapacağım!
Nian zhen’in hap yapmak istemesinin asıl nedeni gelişimini hızlandırmaktı. Dükkan ise ilk üç sırada bile değildi.
Aslında yenileme hapları, Dövüş dünyasının temel para birimlerinden biriydi. Yalnızca, bu küçük şehirler hap için para kullanırdı. Bu yenileme hapları o kadar basitti ki Nian zhen geçmiş hayatında onlara çöp gibi davranmıştı fakat şimdi kendisi için bir şeyler hazırlaması gerekiyordu. Yani bir nevi kendisine para hazırlıyordu. Bu ikinci en büyük sebeplerinden biriydi.
Ruan Ji Lijuan, yalanı fark etmiş ve kahkahasını tutmaya çalışıyordu. Bu zavallı adamları kandırmaya hiç utanmıyor muydu?! Üstelik bir köle gibi de kullanıyordu!
Nian zhen, yüzünde bir gülümseme ile işine geri döndü. Ruh Gücünün bitmesinden korkmuyordu. İki ruh, tek bir ruhta birleşmişti ve “Sonsuz ruh” adlı bir tekniğe sahipti. Bu teknik, sınırsız bir Ruh Gücü sağlıyordu. Geçmiş yaşamında ki deneyimleri ve anıları, onun en büyük gücüydü!
Nian zhen, şu anda çok güçlü bir teknik çalışıyordu ve bir kutsal vücut sahibiydi. Ayrıca bedenini de geliştiriyordu. Belki ilerde arzuladığı gibi bir tanrı olabilirdi.
Bei Zhen, derin bir iç çektikten sonra şişman adama döndü ve konuştu.
-Siz ikiniz burada kalın ve genç efendiye göz kulak olun, hap hazırlayabileceğini kimsenin bilmesine izin vermeyin! Ben, Şehir efendisine gideceğim.
Bei zhen, Nian Hai’ye oğlunun bir simyacı olduğunu söylemeye gidecekti. Bu çok önemli bir haberdi!
.
.
Şehir efendisinin Malikanesi..
Nian Hai, oğlundan aldığı tekniği çalışıyordu. Sınırlı bir yeteneğe sahipti. Bu yüzden de çok çalışması gerekiyordu.
-Tık tık tık!
Nian Hai, kapısının çalınması ile çalışmayı bıraktı ve bir kaç kez öksürüp konuştu.
-Gir!
kapı açıldı ve Bei Zhen içeri girdi. Nian Hai, Bei Zhen’i gördüğünde içine kötü bir his doğdu. Gelişime çok odaklanmıştı ve hap işini unutmuştu. Bei Zhen, kötü haberi vermek için gelmiş olmalıydı. Morali bozuldu.
Bei zhen, gülümsedikten sonra konuştu.
-İyi bir haberim var! Bir dahi, dükkana geldi ve %100 saflıkta hap üretebiliyor…Rong ailesinin sattığı %70 saflıkta haplar çöpe dönüştü!
Nian Hai, oturduğu yerden kalktı ve şaşkınlıkla bağırdı.
-Ne? %100 saflıkta haplar mı? Bu gerçek mi?!
Bei zhen, gülümsedi ve parlak gözleri ile Nian Hai’ye bakıp konuştu.
-Elbette bu gerçek…Ve bu simyacı…Şehir efendisi bu kişiyi tanıyor!!
Bei Zhen, simyacının kim olduğunu bilerek saklamıştı. Süpriz olmasını istiyordu.
Nian Hai, şaşkınlıkla baktı ve merakla sordu.
-Onu tanıyor muyum? Kim olabilir ki?!
Nian Hai ne kadar düşünürse düşünsün öyle birini tanımıyordu.
Bei zhen, hızlıca konuştu.
-Bu kişi şu anda dükkanda. Beni takip et, kim olduğunu anlayacaksın.
Nian Hai, merak etti. Hap dükkanı yüzünden endişeliydi.
Hap dükkanında, Nian Zhen, 100’den fazla hap üretmişti. Fakat bu hapların çoğu kendi cebine gitmişti. Ruan Ji Lijuan ise sıkılmış bir şekilde izliyordu.
Nian zhen, biraz yorulmuştu. Çok fazla Qi harcamıştı. Saatlerce sürekli kullanmıştı. Ayrıca, sürekli aynı şeyleri yaptığı için de sıkılmıştı.
Nian zhen, kendi kendine düşündü. Bu bedenin temeli çok zayıftı. Onu düzeltmeliydi. Yoksa sıkıntı yaşardı.
-Bir Aslan yenileme Hapı hazırlayabilseydim, temelimi düzeltebilirdim.
Nian zhen, gereken malzemeleri hızlıca bir kağıdı yazdığı sırada Ruan Ji Lijuan, merakla sordu.
-Zhen-gege, Aslan Yenileme hapı nedir?!
Nian zhen, gülümsedi ve hızlıca açıkladı.
-Bu beden zayıf olduğu için temelimi güçlendirecek bir hap. İçinde en önemli malzeme bir Aslan şeytan ruhudur.
Ruan Ji Lijuan, başını salladı ve anladığını belirtti. Nian zhen, her zaman gelişimi için çok çaba harcıyordu. Kendisini bir fazlalık gibi görmeye başlamıştı.
Kırmızı bulut şehrinde ki en güçlü savaşçı sadece Temel kaynak Aleminin zirvesindeydi. Yüksek seviyeli bir Aslan şeytanı bulmak imkansızdı.
Nian zhen, yazdıklarını bitirdikten sonra yanına Ruan Ji Lijuan’ı da alıp fırın odasından çıktı.