Estelle “B-ben neredeyim?”
Lita ufak bir tebessüm ile “Burası bizim evimiz.
Ben Lita, bu da benim eşim Ernon”
Lita kocasının adını söylerken eliyle onu işaret
etti.
Lita “Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrın var
mı?”
Estelle “Ben iyiyim”
[Zar zor dik duruyorsun velet]
Estelle’nin vücudu buna cevap olarak titredi.
Lita onun geri uzanması için eliyle teşvik etti.
Estelle yatağa geri uzandı. Lita yatağın yanına
bir sandalye çekip oturdu.
Lita “Adını söyler misin? Ya da sana nasıl
seslenmeliyiz”
Lita tebessüm ile konuşuyordu. Ama ne vardı ki
Estelle, Ernon denen kişiden annesi ile aynı
aurayı hissediyordu. Bu da onun tetikte
durmasına yetiyordu.
[Muhtemelen bir kılış ustası. Hemde güçlü
olanlardan. İnsanlar arasında demek böyle
kişiler varmış]
Lita, küçük kızın kocasına dik dik baktığını
görünce Ernona “Tatlım lütfen bizi yalnız
bırakır mısın bir süreliğine?”
Ernon her ne kadar Estelleyi eve getiren kişi
olsa da bu yaşta yanında hançerle gezen bir
çocuğu eşiyle yalnız bırakmaya tedirgin
oluyordu.
İç çekip sessizce odadan çıktı. Kapıdan çıkışını
izleyen iki kişi birbirlerine bakmaya başladı
“Estelle” fısıldayarak söylemişti. Ne dediğini
tam duyamayan Lita “Ne dedin duyamadım?”
“Adım Estelle”
“Pekala Estelle. Nerede yaşıyorsun? Ailen
nerde ve nasıl bu şekilde yaralanabildin? ”
[Ailenin öldüğünü söyle, haydutlar tarafından el
konulduğunu, onlardan kaçarken yaralandığını
söyle]
Estelle sesimi titreterek Erion’un söylediklerini
Lita’ya belki birazda hikaye olacak şekilde
abartarak söyledi. Lita elini ağzına koyup
“Aman tanrım bu yaşında neler yaşamışsın!?”
[Sen neymişsin böyle konuşmalar yapabiliyor
musun? Gururlandım biraz..]
Erion sanki çok doğal bir şeymiş gibi
konuşuyordu. Estelle ona kulak asmadı her
zaman ki gibi Erion da kendisi sustu.
Estelle, Lita’nın gözlerinin dolduğunu
gördüğünde içinden bir şeylerin koptuğunu
hissetti. Gözlerini ondan çekip ellerine
odakladı.
Lita “Peki yanına gidebileceğin bir akraban var
mı?”
Estelle kafasını hafifçe sağ sola çevirip reddetti.
Lita elini Estelle’nin omzuna koydu.
“Burada istediğin kadar kalabilirsin”
“Buna izin verir misiniz?”
Estelle kısık bir ses tonu ile konuşuyordu.
[Onun bu kadar çabuk kabulleneceğini
biliyordum. İyi bir aile seçmişim değil mi?]
Bir kıkırdama çıkardı Erion.
Lita “Ben sana yiyecek bir şey getireyim. Üç
gündür baygındın sadece sıvı yiyecekler
tükettin.”
Sandalyenin yere sürtmek sesi çıkararak Lita
ayağa kalktı. Kapıdan çıkmadan önce
gülümseme ile kapıyı kapattı.
“Seni Lanet Ruh!”
[Neden üzerine bastırarak konuşuyorsun ki]
“Beni ne hale getirdin de üç gündür baygın
kalmışım. Ve Alnım hala fena bi şekilde acıyor”
[Bak kendi yöntemim ile çözdüm bak kadın izin
verdi burada kalmana demek ki işe yaradı.
Alnına gelirsek ağaca kafa atmıştım. Çok sert
vurmuşum demek ki]
“S-sen cidden inanılmazın. Sana başka diyecek
bir şey bulamıyorum, aslında suç sende değil
bende nasıl oldu da sana güvene bildim”
[Çok fazla mızmız çıktın. Başardım mı?
Başardım. Bitti yani ufak acılara da
katlanabilirsin]
“Aradan üç gün geçmiş yani ufak yaralar
değildi. Özellikle kolum ağrıyor kırdın değil
mi?”
[Imm.. Belki de]
Estelle, Erion ile didişirken alt katta da
Ernon ile Lita kavga ediyordu.
Ernon “Onu tanımıyoruz Lita. İyileşince giderdi
neden burada kalabileceğini söyledin ki”
Lita “Ailesinin öldürüldüğünü söyledi Ernon!
Onu öylece bırakacak mıyız? Küçük çocuk
daha”
Ernon “Ona ne kadar güvenebilir ki. Sen bir
iyileştiricisin, hissedemiyorsun. Onun aurası
çok güçlü ve tehlikeli öyle yaralayacak bin kişi
yoktur tüm krallıkta! Nasıl oldu da haydutlar
tarafından yaralanabilir”
Lita her ne kadar hak verse de bunu dile
getirmedi. Kız konuşurken gözlerindeki
pişmanlığı görmüştü yalan söylüyor bile olsa
burada kalmasına izin verebilirdi.
Lita “En azından bir süre kalsın daha yaşı küçük
duruyor. Dürüst davranmasa bile onu öylece
bırakamayız. Hem aurasının güçlü olduğunu
söyledin on üç yaşında onu akademiye
gönderebiliriz en azından”