Bu hikâye üç kardeşin başlarından geçen zorlukların ve acıların onları durduramadığı, onlar için en önemli olan “Hayallere Götüren Yolun” izidir.
Çok uzun zaman önce bir dağda üç kardeş yaşarmış. Umutsuzluklara düşmüş olsalar bile, her zaman birlikte oldukları için mutlu olmuşlar. Anneleri ve babalarını hiç görmeden tam on yıl yaşamışlar. Yoksulluğun içinde yaşamaya çalışan bu üç kardeş adları sırasıyla Batı, Doğu ve Güney idi. Kendilerine sahip çıkan hiç kimse olmamış. Kasabadan kasabaya kovularak yaşayan bu üç kardeş, en sonunda kimsenin bilmediği bir dağda yaşamaya karar vermişler. Bu çocuklar hayatları boyunca acı ve ıstırap dolu günler geçirdiler. Bu üç kardeş gece yatmadan önce hayatlarında ilk kez gördükleri bir yıldızı görmüşler. O yıldız her gece gördükleri diğer yıldızlardan farlıydı, öteki yıldızlardan çok çok büyük ve diğer yıldızlardan çok parlaktı ve o yıldızın adı Kutup Yıldızıymış.
Kutup Yıldızı sadece 100 yılda bir görülen olaymış. Kutup Yıldızı o kadar ihtişamlıymış ki görenler cazibesine kapılır, yollarını kaybedermişler ya da başka bir bilinen olay ise insanların ortağıdır. Kutup Yıldızı’nın diğer gizli adını veren “Hayalperestler” ve onlar tarafından verilen gizli adı da ‘Hayallere Götüren Yol’ olarak da bilinir. İnsanlar doğdukları için yaşamazlar, yaşalar çünkü hayalleri vardır. Hayalleri olan insanlar hayata sımsıkı tutunur ve hayalleri için yaşarlar. Hayallerine ulaşmak isteyen insanlar önlerine çıkan tüm engelleri aşmak için mücadele ederler. Mücadele eden ve hayallerine ulaşmak isteyen insanlara yol gösteren ise Kutup Yıldızı’dır ve bu olaya da “Hayallere Götüren Yol” denir. Söylentiler her zaman olmuştur, inanan insanlar olduğu gibi inanmayan insanlarda olmuştur. Çünkü hiçbir zaman bu olayı tanıklık eden insan olmamış.
Ama şimdi bu olayı tanıklık eden bu üç kardeş var ve bu üç kardeşin hayalleri ve hikâyelerinin kıvılcımlaşmaya başladığı andayız.
Kutup Yıldızı’nın parlaklığı o kadar güzelmiş ki bu üç kardeş cazibesine hemen kapılmışlar. Ve kendi aralarında konuşmaya başlamışlar. Kardeşlerden en küçüğü olan, Güney konuşmaya başlayan ilk kardeş olmuş.
Güney: (Yıldıza bakarak.)Çok güzel sanki ellerimle onu yakabilirmişim gibi hissediyorum abi.(Dedikten sonra.)Bir anda ortam sessizleşti ve ardından gelen içten ve samimi olan kahkahalar bu üç kardeşin aynı şeyi diyeceklerini birbirlerinin gözlerine bakarak anladılar. Çünkü hayatlarında ilk kez gördükleri yıldızın parlaklığı ve büyüklüğü o kadar çokmuş ki bu üç kardeşin gözlerine ve kalplerine yansımış.
Güney’in büyük abisi olan Doğu konuşmaya başladı.
Doğu: Seni karga seni her zaman içimizden geçeni nasıl anlayıp bir anda söyleyebilirsin ama senin bu özelliğini seviyorum doğru değil mi abi?
Batı: (Gülerek.)Doğru bu özelliği olsa da olmasa da ben ikinizi de seviyorum. Ama çenesi tam bir karga gibi zamansız açılması yok mu tam bir gürültücü karga yapıyor onu.
Doğu: (Gülerek.)Haklısın abi, sesi tam bu şekilde çıkıyor “gak gak gak”(gülerek devam ediyor konuşmaya.)
Güney yine sinirlenmişti ve her zaman olduğu gibi ağlamaya başladı. Çünkü çok nazik kalpliydi en büyük abileri olan Batı bunu biliyordu ve hemen Doğu’yu susturdu olay büyümeden ve Güney’i sakinleştirdi. Ağlaması azalan Güney abilerine dönerek.
Güney: Ne zaman bu yerden gideceğiz abi, ben sadece normal bir evde sizle birlikte yaşamak istiyorum.
Doğu: Güney doğruyu söylüyor bir zamanlar yaşadığımız gibi annem, babam ve biz birlikte o sıcacık evde yaşayabiliriz dimi abi?
Güney az çok ağlamaya devam ederken Batı bağırarak konuşmaya başladı.
Batı: Onların adını bir daha ağzımıza almacız diye birbirimize söz vermedik söylesene Doğu?
Bundan sonra konuşmalar bağırarak devam ediyor.
Doğu: Verdik ama onlar bizim ailemiz değil mi sen söyle abi?
Batı: Aile, güldürme beni Doğu, onlar sadece bizi çöp gibi gördü. Bunu anlayamazsın ama ben onların gerçek yüzlerini gördüm.
Doğu abisine biraz daha sert bağırarak konuşmaya devam etti.
Doğu: Neyi anlayamam abi, onların gerçek yüzlerini gördüm diyorsun, söylesene abi, ne gördün, anlat bize, hadi bekliyorum?
Batı tam konuşacakken Güney bağırır.
Güney: (Ağlayarak.)Yeter artık kavga etmeyin, onlar olsa da olmasa da biz üçümüz bir aile değil miyiz söylesenize, pişmanlık duymadan yaşayacağız demedik mi abi? Şimdi niye kavga ediyorsunuz, pişmanlık mı duyuyorsunuz ben duymuyorum çünkü iki güzel abim var ve sizler benim tek ailemsiniz. Anladıysanız durun artık?
Kısa bir sessizlikten sonra, birbirlerine sarılıp ağladılar. Geceyi aydınlatan Kutup Yıldızı ve Dolunay aynı hizada bu üç kardeşin üstlerine parlıyordu. Bu olaylar sanki kaderlerinde varmışçasına yaşayan, üç kardeş arasında kopmayacak bir bağ oluşuyordu. Artık böyle yaşamayacaklarını anlayan üç kardeş için karar verme zamanı gelmişti ve en küçükleri olan Güney abilerinden söz istedi. Abileri konuşmasına izin verdiler.
Güney: Birlikte yaşayacağımız evimiz olsun istiyorum, abi sen söylemez miydin sizlere en güzel yemekler yedireceğim diye niye o evde yedirmiyorsun. Sen de söylemez miydin abi sıcacık bir yerde yaşayalım diye neden o evde yaşamıyoruz. Ben sadece üçümüzün yaşayabileceği kadar, çook büyük bir evde sizlerle birlikte yaşamak istiyorum.
Kısa bir sessizlikten sonra Batı konuşur.
Batı: O zaman karar verilmiştir.
Doğu: Neye karar verildi abi?
Batı: Sadece üçümüzün yaşayabileceği bir ev inşa etmeye ne dersiniz?
Güney: Ev mi inşa edeceğiz?
Batı: Evet, ev inşa edeceğiz bu harika değil mi? Yoksa istemiyor musunuz?
Doğu: İstiyorum abi, kim istemez ki, güzel bahçesi de olacak değil mi?
Batı: Tabii ki, sonuçta biz yapacağız ve hayallerimizde ki evi inşa edeceğiz.
Doğu: Bu hepimizin istediğiydi abi, o zaman hep birlikte evimizi yapacak bir yer bulmamız gerek ama nereden?
Konuşmaları dinleyen Güney yavaş yavaş gözlerinden yaş akmaya başladı, bunu gören abileri yine onu ağlattıklarını düşünerek, Güney’i sakinleştirmeyi çalıştılar. Ama güney ağlamayı kesemiyordu, çünkü içten içe kalbi heyecandan patlayan bir volkan gibi durmadan atıyordu. Mutluluktan sadece ağzından sadece tek kelime çıktı.
Güney: (Ağlayarak) Evet.
Batı: Güzel cevap. Sadece yaşamak anlamsız olurdu, artık bir hayalimiz olduğuna göre bu hayali gerçekleştirmek için yaşamalıyız. Haksız mıyım?
Doğu: Doğru diyorsun abi, artık bu yer de yaşamamıza gerek kalmayacak.
Bu konuşmaları duyan Güney sadece yüzünde hiç bu kadar belli etmediği gülümseme vardı. Batı ve Doğu Güneye bakarak onu ilk kez bu kadar mutlu görmüşlerdi.
Batı: Sen ne düşünüyorsun Güney?
Güney sadece Kutup Yıldızı’na bakarak abilerine şunları söyledi.
Güney: Bu bizim kaderimiz abi, (yıldıza işaret ederek) o yıldızı görebilmemiz.
Akılları karışan Batı ve Doğu’nun, bunu neden kaderimiz olduğunu anlamak için, Güney’e tek soru sordular aynı anda.
Batı-Doğu: Neden bu bizim kaderimiz?
Güney heyecanlıydı ve fark etmeden içinden geçen her şeyi söylemeye başladı.
Güney: Bu zamana kadar sahip olmadığımız, bir hayale sahip olacağız. Bu hayal sayesinde birlikte yaşayabileceğimiz bir evimiz olacak. İçte bu bizim kaderimiz.
Güney’in konuşmasından sonra, Doğu ağzından çıkacakların farkına varmadan bir anda kelimeyi söyleyiverdi.
Doğu: O yıldız, bize hayalimize götürecek bir pusula olacak.
Doğu konuşmasını bitirdikten sonra ortam sessizleşmeye başladı. Çünkü abileri Batı’nın pusuladan nefret etmesini sağlayan, geçmişte yaşadığı kötü anıyı, o kelime ile tekrar hatırlamasına sebep oldu. Kısa bir zaman sonra Batı, zor da olsa konuştu.
Batı: Evet, bizim pusulamız olacak, o yıldız.
Konuşmalar birbirini takip ederken uykusu gelen Doğu, yavaş yavaş esnemeye başlar ve abisine dönerek, konuşur.
Doğu: Çok geç oldu, hadi uyuyalım, sabah ne yapacağımıza karar veririz.
Batı: Haklısın, artık geç oldu, gelin de birlikte uyuyalım, soğuktan biraz olsun korunuruz.
Doğu: Güney’i de aramıza alalım abi, Güney hadi gel.
Ses gelmiyordu Güney’den, belki de duymamıştır diye yine çağırdılar ama yine ses gelmeyince, bu sefer abileri çok meraklanmıştı ve dağın açık kısmına çıkarak Güney’e bakmaya geldiler. Gördükleri ise mutluluktan ve heyecandan, ağaca yaslanarak uyuya kalmış olan küçük kardeşleri Güney’i gördüler. Uykusundan uyandırmak istemediler ama gecenin soğuğu da onu hasta edebilirde ve Batı konuştu.
Batı: Ben onu taşırım, sen içeriyi hazırla da yatalım.
Doğu: Tamam abi.
Doğu dağın içindeki mağaraya girerek yatacak bir şeyler hazırlarken, Batı’da kardeşini onu uyandırmadan taşımaya çalıyordu. Bu zamana kadar tek başlarına yaşayan, üç kardeşin tek soğuktan korundukları yer mağaranın içiydi. Batı Mağaranın içine girmiş, Güney’i sessizce yatacakları yere bırakmıştı. Her gece yaptıkları gibi bu gece de dua edeceklerdi ama Güney çoktan uyuya kalmış ve abileri onu uyandırmak istemediler. Duaları ise tek bir cümleydi oda.
Batı-Doğu: Yarınımız bugünden iyi olsun, sadece tek duamız bu Tanrım.
Dualarını eden kardeşler, Güney’i ortalarına alarak uyumaya koyuldular. Kısa bir zaman sonra Doğu’da uyumuştu. Ama Batı’nın uykusu yok gibiydi, çünkü kardeşinin pusula demesiyle geçmişte yaşadığı ve unutmaya çalıştığı o kötü anıyı hatırlamasına sebep oluvermişti. Batı o anıyı unutmaya çalışsa da, o anıyı düşüncelerinde tekrar canlandırmıştı.